Reklamcılık ve tabelacılık

Reklam bir pazarlama iletişimidir. Yani reklama maruz kalan insanların tutumlarında, reklamını yaptığımız ürüne/hizmete yönelik olumlu bir değişiklik yaratmayı hedefleriz. Bir süreç olarak düşündüğümüzde ilk önce farkındalık, sonra ilgi, sonra değerlendirme, sonra da satın alma kararı aşamalarından geçirmeye çalışırız insanları. Bu sürecin bütünlüğü pazarlamanın işidir, aradaki geçişler de reklamın. Yani başarılı reklam, bir aşamadan diğerine en fazla insanı geçirebilen reklamdır.

Ben 10 yıldır reklamcılık yapıyorum. Koç İşletme'den başlayıp Reklamcılık Doktorasına kadar uzanan 15 yıllık teorik eğitimlerden bahsetmiyorum; 10 yıldır her gün, mutlaka benim sorumluluğumda olan aktif reklam kampanyaları var. Şu an Teknokrasi'de 20'nin üzerinde müşterinin reklamları aktif durumda. Ve bende her kampanya için hep aynı tedirginlik: acaba reklamlar çalışıyor mu?

Benim kariyerim hep online mecralardaki reklamlarla geçti ve bunun da büyük kısmı "performans" yani satışa yönelik işler. (Süreçteki "farkındalık" ve "ilgi" aşamaları "branding"; "değerlendirme" ve "satın alma" aşamaları "performans" reklamlarıyla tetiklenmeye çalışılır.)

Sadece ilgi çekmeye yönelik işler yapan ve performans reklamlarını küçük gören, reklam olarak kabul etmeyenlerin yaptıkları bazı işleri görünce de "dinime küfreden Müslüman olsa" diyorum.

Özellikle seçmedim ama bayram tatilinde İnternet'te bir şeyler okurken karşıma çıkan şu banner üzerinden derdimi anlatayım:

Bilenlerin bildiği bir Türk markası. Ortada kocaman logo (motto yok, kampanya sloganı yok), Arka fonda Ramazan için motifli tasarım sanırım. Aşağıda da 444'lü numara ve 3 tane sosyal medya ikonu.

1- Markayı bilenler biliyor, bilmeyenin ise ne markası olduğunu anlama ihtimali yok. Ne iş yapar, ne sunar, bana ne vaad ediyor bu reklam? (Remarketing değil bu arada, daha önce sitelerine girmedim.)

2- Reklamın görevi bellidir: ya satışa yönelik argüman, ya da tanıtıma yönelik (branding) hikaye olması lazım. Bu statik yani hareketsiz banner bir hikaye anlatmıyor. Buzdolabı magnetinden daha kötü bir reklam materyali.

3- Para verip yayınlanan bu reklam, kendi mülkü olmayan Facebook'taki marka sayfasına gidiyor. Orada ne telefon, ne de markanın ne işe yaradığını anlatan bir karşılama ekranı.

4- Bırakın karar verme sürecinde ilerletmeyi, tıklanabilir olduğu bile belli değil bu reklamın. (3 tane sosyal medya ikonu olup tıklayınca Facebook'a gitmesi de garip bir deneyim.)

Bu markanın yöneticileri, "stratejik" planlamacıları, medya planlama ajansı, medya satın alma ajansı, kreatif ajansı falan vardır. Hiç kimse merak etmiyor mu acaba "biz bunu neden yapıyoruz?" diye. Sadece "bütçe kaldı, basalım bayram sonuna kadar" mantığıyla markaya böyle zarar vermek yazık değil mi?

Dediğim gibi öylesine bir örnek bu. Maalesef iyi örnek bulmak neredeyse imkansızken, böyle bilgisiz, cahil reklamcıların dijital mecralardaki "dostlar alışverişte görsün" tarzı işleriyle dolu her yer. Dostlarınız görmüyor belki ama hayatı bilgisayar ve telefon ekranı karşısında geçen "digital native" nesil bu reklamları görünce içgüdüsel olarak "bunlara da yazık ya hiç bilmiyorlar bu işleri" diyor. Özetle paranızla rezil oluyorsunuz. Daha da kötüsü, müşterinin parasıyla müşterilerinizi rezil ediyorsunuz.

Dijital dünyayı anlamıyorsanız, reklamcıyım demeyin artık rica ederim, komik oluyor. İlla reklam bütçesi harcayacaksanız, bir büfeyle anlaşıp tabela sponsoru olsanız daha verimli olur.



0 yorum:

Son günlerde en çok okunan yazılar

 

bu ne be? Copyright © 2011 -- Template created by O Pregador -- Powered by Blogger